Server-i âlem
sana âşık olup da, yanarım!
Her nerede olsam
o güzel cemâlin ararım.
“Kabe kavseyn”
tahtının sultânı sen, ben bir hiçim.
Misâfirinim
dememi saygısızlık sayarım.
Herşey cihanda,
senin şerefine yaratıldı,
Rahmetin bana da
yağsa, o ân olur baharım.
Acıyıp bir
bakınca, ölü kalbler dirilttin,
Sonsuz
merhametine sığınıp, kapın çaldım.
İyilik kaynağısın
dermanlar deryâsısın!
Bir damla lütfet
bana, derde devasız kaldım.
Herkes gelir
Mekke’ye, Kâ’be, Safa, Merve’ye,
Ben ise senin
için, dağlar tepeler aştım.
Se’âdet tâcı
giydirildi, rü’yâda başıma,
Ayağın toprağı
serpildi yüzüme sanarım.
Ey Câmî
hazretleri, sevgilimin bülbülü!
Şiirlerin
arasından, şu beyti seçtim aldım:
“Dili aşağı
sarkık, uyuz köpekler gibi,
Bir damlacık
umarak, ihsân deryana vardım.”
Ey günahlılar
sığınağı, sana sığınmağa geldim!
Çok kabahatler
işledim, sana yalvarmağa geldim!
Karanlık yerlere
saptım, bataklıklara saplandım,
Doğru yolu
aydınlatan, ışık kaynağına geldim.
Çıkacak bir canım
kaldı, ey bütün canların canı!
Uygun olur mu
söylemek, canımı fedaya geldim.
Derdlilere
tabîbsin, ben ise gönül hastası,
Kalb yarama deva
için, kapını çalmağa geldim.
Cömerdlerin
kapısına, birşey götürmek hatâdır.
Basmakla şeref
verdiğin, toprağı öpmeğe geldim.
Günahlarım çok,
dağ gibi, yüzüm kara, katran gibi,
Bu yükden ve
siyâhlıkdan, tamâm kurtulmağa geldim.
Temizler elbet hepsini,
ihsân deryandan bir damla,
Gerçi yüzüm gibi
kara, amel defterimle geldim.
Kapına yüz
sürebilsem, ey canımdan aziz cânân
Su ile olmayan
işler, hâsıl olur o topraktan.”
İmam Şamil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder