25 Haziran 2015 Perşembe

1-         Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su,

Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su.

·      Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar çok tutuşan ateşlere su fayda vermez.

2-         Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem,

Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su.

·      Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..

3-         Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk,

Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su.

·      Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamânla duvarda, yarlarda yarıklar meydâna getirir.



4-         Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin,

İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su.

·      Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.

5-         Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün,

Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su.

·      Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

6-         Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna,

Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su.

·      Hattâtın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki tüylere benzetemez.

7-         Ârızun yâdıyla hem-nâk olsa müjgânum n’ola,

Zâyi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su.

·      Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zîrâ gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.



8-         Gam güni itme dil-i bîmârdan tîğun diriğ,

Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su.

·      Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zîrâ karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

9-         İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it,

Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su.

·      Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defâ da benim için su ara.

10-   Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi,

Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su.

·      Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.

11-   Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr,

Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su.

·      Su, her zamân senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.



12-   Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek,

Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su.

·      Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.

13-   Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar,

Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su.

·      Dostlarım! şâyet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.

14-   Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meğer,

Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su.

·      Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.

15-   İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile,

Gül budağınun mizâcına gire kurtara su.

·      Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.


16-   Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme,

İktidâ kılmış tarîk-i ahmed-i muhtâr’a su.

·      Su Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.

17-   Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ,

Kim sepüpdür mu’cizâtı âteş-i eşrâra su.

·      İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed’in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.

18-   Kılmağ içün tâze gül-zâr-ı nübüvvet revnakın,

Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su.

·      Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su meydâna çıkarmıştır.

19-   Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim,

Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffâra su.

·      Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.


20-   Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ,

Barmağından virdügin şiddet güni ensâr’a su.

·      Mihnet günü Ensâr’a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.

21-   Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât,

Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su.

·      Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayât olur. Aksine düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette yılan zehrine döner.

22-   Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz,

El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su.

·      Abdest (almak) için el uzâtıp gül (gibi olan) yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.

23-   Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdir muttasıl,

Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su.

·      Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.


24-   Zerre zerre hâk-i dar-gâhına ister sala nûr,

Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre pâre su.

·      Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler hâlinde ışık salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.

25-   Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ

Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

·      Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günâhkârlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) derman bilirler.

26-   Yâ habîba’llâh yâ hayre’l-beşer müştâkunam

Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

·      Ey Allâh’ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.

27-   Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i mi’râc’da

Şeb-nem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

·      Sen o kerâmet denizisin ki mi’râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.


28-   Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner

Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mi’mâra su

·      Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.

29-   Bîm-i dûzah nâr-ı ğâm salmış dil-i sûzânuma,

Var ümîdim ebr-i ihsânun sepe ol nâra su.

·      Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsân bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.

30-   Yümn-i na’tünden güher olmış fuzûlî sözleri,

Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü-i şeh-vâra su.

·      Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî’nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.

31-   Hâb-ı ğafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr,

Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su.

·      Kıyâmet günü olduğu zamân, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı) döktüğü zamân,



32-   Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam,

Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su.[2]

·      O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrûm bırakmayacağını ummaktayım.

Fuzuli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder