1- Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su,
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su.
· Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar çok tutuşan ateşlere su fayda vermez.
2- Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem,
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su.
· Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..
3- Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk,
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su.
· Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamânla duvarda, yarlarda yarıklar meydâna getirir.
4- Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin,
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su.
· Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.
5- Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün,
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su.
· Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.
6- Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna,
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su.
· Hattâtın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki tüylere benzetemez.
7- Ârızun yâdıyla hem-nâk olsa müjgânum n’ola,
Zâyi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su.
· Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zîrâ gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.
8- Gam güni itme dil-i bîmârdan tîğun diriğ,
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su.
· Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zîrâ karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
9- İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it,
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su.
· Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defâ da benim için su ara.
10- Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi,
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su.
· Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.
11- Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr,
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su.
· Su, her zamân senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.
12- Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek,
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su.
· Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.
13- Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar,
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su.
· Dostlarım! şâyet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.
14- Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meğer,
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su.
· Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.
15- İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile,
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su.
· Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.
16- Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme,
İktidâ kılmış tarîk-i ahmed-i muhtâr’a su.
· Su Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.
17- Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ,
Kim sepüpdür mu’cizâtı âteş-i eşrâra su.
· İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed’in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.
18- Kılmağ içün tâze gül-zâr-ı nübüvvet revnakın,
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su.
· Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su meydâna çıkarmıştır.
19- Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim,
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffâra su.
· Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.
20- Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ,
Barmağından virdügin şiddet güni ensâr’a su.
· Mihnet günü Ensâr’a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.
21- Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât,
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su.
· Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayât olur. Aksine düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette yılan zehrine döner.
22- Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz,
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su.
· Abdest (almak) için el uzâtıp gül (gibi olan) yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.
23- Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdir muttasıl,
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su.
· Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.
24- Zerre zerre hâk-i dar-gâhına ister sala nûr,
Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre pâre su.
· Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler hâlinde ışık salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.
25- Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
· Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günâhkârlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) derman bilirler.
26- Yâ habîba’llâh yâ hayre’l-beşer müştâkunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
· Ey Allâh’ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.
27- Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i mi’râc’da
Şeb-nem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
· Sen o kerâmet denizisin ki mi’râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.
28- Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mi’mâra su
· Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.
29- Bîm-i dûzah nâr-ı ğâm salmış dil-i sûzânuma,
Var ümîdim ebr-i ihsânun sepe ol nâra su.
· Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsân bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.
30- Yümn-i na’tünden güher olmış fuzûlî sözleri,
Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü-i şeh-vâra su.
· Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî’nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.
31- Hâb-ı ğafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr,
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su.
· Kıyâmet günü olduğu zamân, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı) döktüğü zamân,
32- Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam,
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su.[2]
· O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrûm bırakmayacağını ummaktayım.
Fuzuli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder