30 Haziran 2015 Salı

Mekansızlık

Neyleyim ey Müminler, ben kendimi kaybettim!
Ne Hıristiyan’ım, ne Musevi, ne Hindu, ne de Müslüman,
Ne Doğudanım, ne Batıdan, ne karadanım, ne denizden,
Ne duran yerdenim, ne dönen semadan,
Ne topraktan, ne sudanım; ne havadan, ne ateşten,
Ne arşı âlâdan, ne balçıktan, ne surettenim, ne varlıktan,
Ne Hintliyim, ne Çinli, ne Bulgar, ne de Sakson,
Ne Irak krallığındanım, ne Horasan ülkesinden,
Ne bu dünyadanım, ne ötekinden, ne Cennet, ne Cehennemden,
Ne Adem’den, ne Havva’dan, ne Adn’den ne Rıdvan’dan…


Benim yerim mekânsızlık, işaretim nişansızlık,
Ben ne bedenim, ne de ruh, canım Sevgiliye ait.
İkiliği terk ettim, iki cihanı bir gördüm,
Tek’i ararım, Tek’i bilirim, Tek’i görür, Tek’i çağırırım.
Evvel O’dur, Ahir O, Zahir O’dur, Batın O.
Ya Hu, ya men Hu; başkasını bilmem ben,
Aşkın kadehiyle sarhoşum ben, iki cihan da gitti aklımdan;
İçip kendinden geçmekten başka işim yok benim,
Eğer bir kez olsun sensiz bir an geçirseydim bu yaşamda,
O vakit, o saatten beri yaşadığıma pişman idim.
Eğer bu dünyada sensiz bir vakit bulursam,
Her iki cihanın da üzerine çıkar, sonsuza dek bayram ederim.
Ey Tebrizli Şems, bu dünyada öylesine sarhoşum ki,
Sarhoşluğumdan ve kendimi kaybetmişliğimden başka söyleyecek sözüm yok!

Mevlâna Celâleddin-î Rûmî

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder