14 Ağustos 2015 Cuma


Dil-i zaîfe bir âfet güzel beğendiremem;
O hasta-i gâm-ı aşka ecel beğendiremem.
Zayıf gönle hiçbir müstesnâ, çarpıcı, öldürücü (bakışlı bir) güzel beğendiremiyorum. O aşk derdinin hastasına (derdine tek çâre olacak) ecel beğendiremiyorum.
Niyâz-ü nâzda sihr-i halâl bilsem de,
Nigâh-i pürfene etmem cedel beğendiremem.
Yalvarma konusunda da, nazlanma bahsinde de güzel ve tesirli sözler söyleyebilsem bile, bunları birçok hileler bilen fettân bakışlarına kabul ettiremem. Onunla mantık yolundan yapılacak münâkaşaların beyhûde olduğunu bildiğim için, bu yola hiç girmem.

Hatâ, o nerkis-i şehlâdadır, sözümde değil;
Eğerçi her sühânım bî-bedel beğendiremem
Her sözüm, eşsiz derecede güzel olduğu halde beğendiremiyorum. Yanlışlık, benim sözümde değil, onun şehlâ gözlerindedir.
Tasavvûrumda dâhi himmetim olup mâni';
Sezâ-yi hâhiş olur, bir emel beğendiremem.
Ona hayâlimde ile beğenebileceği bir arzumu, emelimi bulup da kabûl ettiremiyorum. Buna biraz da mağrûr irâdem mâni (engel) oluyor.

Kemend-i nazmım ederken gazâl-i ma'niyi râm;
Yine o şûhuma Gâlip, gazel beğendiremem.
Ey Gâlip! Nazmımın kemendi, mânâ ceylanına boyun eğdirdiği halde, yine o fettan güzelime gazel beğendiremiyorum.

Şeyh Galib


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder