2 Ocak 2017 Pazartesi

TERCÎ-İ BEND-İ MATLA-I HAYÂLÎ

Kalb bir gencedir cismin anın vîrânesi
Feyz bir bahr-ı kerâmetdir sözüm dür-dânesi
Nutk bir tût-i hôş-gûdur derûnum lânesi
Eşk bir sahbâ-yı âteşdir gözüm peymânesi
Ye’s bir mihmâh-ı gamdır hâtırım kâşânesi
ğ bir mürg-ı semenderdir ten âteş-hânesi

Aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi

Âh bir kez fursat olmaz cevr-i gerdûndan bâna
Bir nefes düşmez şikâyet tab’-ı mahzûndan bana
San gülâb-efşân olur dil çeşm-i pür-hûndan bana
Kesb-i zevk etmek ne mümkün câm-ı gülgûndan bana
Feyz yokdur hikmet-i akl-ı Felâtundan bana
Keşf olur âdâb-ı sûziş rûh-ı Mecnûndan bana

Aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi

Gâh hakikât cilve-gâh eyler derûnum geh mecâz
Geh safâ-yı lutf-ı hayret geh şikest-i imtiyâz
Gâh sulh ü gâh ceng ü gâh nâz u geh niyâz
Bin belâ teskîn eder ol gamze-i hâtır-nevâz
Iztırârîdir efendim bende bu sûz ü güdâz
Mahv olup bir gün bu cism-i zâr olur ifşâ bu râz

Aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi

Eylemiş zülfün perîşân rûy-ı âteş-tâbda
Hâb-ı mahmûrâne-i çeşmin gören mehtâbda
Ol siyeh mest-i nigeh mey nûş eder mihrâbda
Ben hayâl-i kâkül ile böyle pîç ü tâbda
Söylenir bu güft ü gûlar meclis-i ahbâbda
Aşkı ol efsâne zann eyler hayâl-i hâbda

Aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi

Böyledir hâl-i dilim vallâhi inkâr eylemem
Mürg-ı dînim beste-i tesbîh-i zünnâr eylemem
Bülbül-âsâ her dem efgânı gül ü hâr eylemem
Mâcerâ-yı girye-i hicrânı tekrâr eylemem
Ben zebân-ı şu’le-i âh-ı şerer-bâr eylemem
Gamla hoşnûd olmuşum hîç şekve ızhâr eylemem

Aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi
Hevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi
Hastegî-i çeşm-i bîmârı hakîm etmiş beni
Ol leb-i cân-bahş gûyâ ki adîm etmiş beni
Za’f ile gülzâr-ı manâya nesîm etmiş beni
Bir vücûd olmuş vücûdumla nedîm etmiş beni
Gamzesi tîg-i nigâh ile dü-nîm etmiş beni
Berk-i hüsnü hem hamûş u hem kelîm etmiş beni

Aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi

Hatt-ı rûy-ı dilberi Gâlib edip bir gün hayâl
Oldum âhir âteş-i baht-ı siyehden bî-mecâl
Gâh fikr-i dûzah-ı hecrinde hâtır pür-melâl
Geh cünûn-ı şevk ile kayd-ı ser-i zülf-i visâl
Tâb-ı sevdâ-yı mahâbbetden ederken kîl ü kâl
Geldi eş’âr-ı Hayâlîden bu matla’ hasbihâl

Aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zincîrdir gönlüm anın dîvânesi
 
1.Ey Hazret-i hadi-i sübül Fahr-i Rusül
Ayine-i ihsân-ı ezel mazhar-ı küll
Şâyan değilim gülşen-i na'te ammâ
Eyle kereminden beni güya bülbül

2. Ey mazhar u hem muzhir-i esrâr-ı Alî
İsnâ aşerin hayine serdar Alî
Anlar ki Huseyin u Mûsiy ü Cafer'dir
İki Hasan üç Muhammed ü çâr Alî

3. Ey kâşif-i esrar-i Hudâ Mevlânâ
Sultan-ı fenâ şâh-ı bakaa Mevlânâ
Aşk etmededir Hazretine böyle hitâp
Mevlâ-yı gürûh-ı evliyâ Mevlânâ

4. Ol şair-i kem-yâb benim kim Galib
Mazmunlarımı anlamamak ayıb olmaz
Yektâ güher-i gayb-ı hüviyettir
Gavvas-ı hıret behre-veri gaybolmaz

5. Ne züd ile ne ilm ile müstesnâyız
Hayrân-ı ezel âşık-ı bi-pervayız
Feyz-î nefes-î Pir ile gûyâ oluruz
Her neyse neyiz bende-i Mevlânâ'yız

6. Yakub-ı gamım aşk ile hâk olsam da
Canımdan azîzsin helâk olsam da
Dâmânını mânend-i Züleyhâ tutarım
Ey Yûsuf-ı Sine-çak çak olsam da

7. Şekvâ edip ol dilbere bed-hü diyemem
Ammâ katı dil-nuvâz u dil-cû diyemem
Hercai demek çıkar deyü havfından
Hurşîd desem rûyına karşû diyemem

8. Bir rütbede aldı beni aşk-ı dildar
Mahvaoldu hayâl u nazarından agyâr
Bir yerde bu efkar ile kendim bulamam
Ayîneye baksam görürüm sûret-i yâr

9. Ben zülf-i ziyehten ederim yâre hitâb
Yâr ise verir heman bana cam-ı şerâb
Ol gamze-i şuh mest u dil divâne
Anlamadı gitti ne suâl u ne cevab
(1. Ey kapısı, yolları gösteren Peygamberlerin övüncü, ey ezeli ihsanın aynası, ey ululukların, yüceliklerin hepsine mashar olan senin güzel gül bahçesine layık değilim ama sen, kereminle beni söyleyen bir bülbül haline getir.
2. Ey hem sırlara mazhar olan, ey onları ıhsâr eden Alî; ey onikiler bölüğünün başı, başbuğu Alî. Onlar Hüseyin, Mûsâ, Cafer, iki Hasan üç Muhammed, dörd Ali'dir.
3. Tanrı sırlarını açan Mevlânâ. Ey yokluk sultanı, varlık, ebedîlik padişahı Mevlânâ. Aşk sana şöyle hitap etmelidir: Ey Tanrı dostlarının efendisi Mevlânâ.
4. Ey Galib, ben misli pek az bulunur öyle bir şairim ki mazmunlarımı anlamamak ayıp sayılmaz. Mazmunlarım, hep Tanrı zatının bilinmeyen tek incileridir; akıl dalgıcı, bilinmeyen gizli şeylerden faydalanamaz; onları elde edemez.
5. Ne zahitlikle tekiz, eşsiziz, ne bilgiyle. Ezelden beri hayran, pervasız âşıklarız. Pîr'in nefesinin feyziyle söyleriz; her neysek neyiz; Mevlânâ'nın kuluyuz, kölesiyiz.
6. Toprak olsam da aşkla gam Yakub'uyum; helak olsamda sen, benim canımdan azizsin. Ey Yûsuf-i Sîneçak, yarılıp paramparça da olsam Zelîhâ gibi eteğine sarılırım, eteğini tutarım.
7. Şikâyet ederek o dilbere, o gönül kapan güzele, kötü huylu diyemem; ama çok gönül okşayan, gönül almaya çalışan da diyemem. Hercaî sözü ağzından çıkar diye korkumdan, güneş desem bile, yüzüne karşı söyleyemem.
8. Gönül kapan sevgilinin aşkı, beni benden öylesine aldı ki yabancılar, aşktan anlamayanlar bile hayalimden de mahvoldu gitti, gözümden de. Bu düşüncelerle kendimi hiçbir yerde bulamam; aynaya bile baksam sevgilinin yüzünü görürüm.
9. Ben sevgiliye siyah saçlarından bahsederim; sevgili ise bana, hemen şarab kadehini sunar. O güzel bakış sarhoş, gönül ise deli divanedir. Hâsılı sual de anlaşılmadı gitti, cevap da. )