31 Ağustos 2015 Pazartesi

Remz-i Hakk'ı fehmedenler dîde-i bînâ imiş
Ehl-i diller maneviyyatı mazhar-ı Mevlâ imiş
Müminin kalbinde mir'ât kâbe-i ulyâ imiş
Rehber-i irfân-ı aşk-ı mürşid-i Mevlâ imiş
Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavgâ imiş
Bir velîye bende olmak cümleden evlâ imiş
Görmedim âlemde billah tal'atın yektâsını
Okuyan gelsin açıldı vechinin esmâsını
Vech-i meşhûr üzre yazmış ilminin ma'nâsını
Peyker-i Yâsîn-i mübeşşer vasfeder imlâsını
Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavgâ imiş
Bir velîye bende olmak cümleden evlâ imiş
Yavuz Sultan Selim

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Hakikat kervanı geçti gidiyor
Varıp bir kamile sorabildin mi
Oniki katarı bir er gidiyor
Can gözün açıp görebildin mi
Masivanın iltizamın almışsın
Cife-i dünyaya dalmışsın
Cümle kardeşlerinden geri kalmışsın
Atını ileri sürebildin mi
Müminlerin yanından geçersin
Muhabbet edenlerden neden kaçarsın
Burda ne ektinse onu biçersin
Amel tarlasını sürebildin mi
Derviş Şevket gider Hakk'dan kaçarsın
Hakkı koyup batıl yola saparsın
Şu dünyada yüksek yüksek evler yaparsın
Ahiret sarayını kurabildin mi

Derviş Şevket
Ey vücûdun âfitâbı çarh-ı mînâ-zîveri
Şeb-çerâğ-ı âlem-ârâdır cemâlin enveri
Şânına "levlâke levlâk" oldu nâzil vahy ile
Sensin ol Sultân-ı Kevneyn risâlet serveri
Sen "şefî'ul müznibîn"sin "rahmeten lil âlemîn"
Tabl-ı cûd-i lutfunun olmuş melâik mehteri
Rişte-gîsû-yı sünbül bûyini şemmeyleyen
Koklamazdı tîb içün bir dahî ûd ü anberi
Ol kadar hâssiyyeti feyz ü safâ var anda kim
La'l-i nâbın nûş edenler kâle almaz Kevser'i
Çeşme-i feyz-i na'îminden içen "mâen tahûr"
İlm ü irfân ile memlûdur fuâd-ı sâgarı
Nûr-i Hak'dır hilkatin sen kim Habîbullahsın
Nice âşık olmasın dîdârına ins ü perî
Yâ Resûlallah senin ta'dâda gelmez âşıkın
Aşkın ile dolmuş âfâk-ı cihânın her yeri
Sen imâm-ı enbiyâ vü evliyâsın şübhesiz
Ümmet etmiş sana Mevlâ cümleten peygamberi
Hâtem-i hatm-i risâlet sana erdi vahy ile
Sensin ol hâkân-ı zî-şân Resûl-i dâd-âveri
Âsitân-ı bâb-ı ihsânında cem' olmuş hemîn
Bir gedâdır pâdişâhân-ı cihânın her biri
Nûr-i Kur'ân ile fer verdin cihâna serteser
Eyledin insânları küfr ü cehâletden berî
Cûş edince kâinâtı garka-i rahmet eder
Ebr-i lutf u himmetin bir katresi bahr u berri
Mu'cizâtın kudreti âkilleri hayrân eder
Yek nazarda eyledi şakku'l kamer engüşteri
Öyle bir iksîr-i a'zamdır ana cânlar fedâ
Rûşen etmiş hâk-i pâyin kühlü çeşm-i hâveri
Yâ Resûlallah gubâr-ı pâyine olmaz bahâ
Olsa da nüh kubbe-i eflâk memlû cevheri
Ey vücûd-i nûr-i Hakk v'ey mahrem-i "rabbi'l felak"
Dâver-i vâlâ-nesak her dü cihânın bihteri
Da'vet etdi Hakk seni ancak harîm-i vaslına
"Lî me'allahî"de oldun kâinâtın mefhari
Mahrem-i halvet-serây-ı Kibriyâ oldukda hem
"Kâbe kavseyn"e erişdi pâye-i bâlâ-teri
"Tarfetü'l 'ayn" içre erdin bezm-i "ev ednâ"ya sen
Oldu mi'râcın mübârek giydin âlî efseri
Ey kerîm-i pür-himem v'ey harîs-i hayrü'l ümem
Sâhib-i vâlâ-yı ilm şâri'lerin ser-defteri
Kim mu'âdildir fesâhatde belâgatde sana
Her ulûmun kenzi sensin nûr-i Kur'ân gevheri
Sen hatîb-i vahy-i tenzîl-i ilâhîsin şehâ
Eyledin nûr-i vücûdunla müzeyyen minberi
Teng olur bu hâk-dân-ı arsa-i âlem ana
Etmeğe lutfun Burâk'ı bir nefes cevlân-geri
Vasfın idrâk edebilmezler sabâh-ı haşre dek
Bir araya gelse dünyânın bütün dâniş-veri
Hakk bilir ancak anı ilm-i beşer fehmedemez
Akla sığmaz cevher-i zâtın tasavvurdan berî
Ahmed Mahmûd Ebe'l Kâsım Habîb-i Kibriyâ
Enbiyâ u evliyânın ser-firâz-ı serveri
Küfr ü şirki ref' edüb tevhîdi i'lân eyledin
Sen duyurdun minber üzre halka "Allahu Ekber"i
Şöyle bir cüz'-i zemân içre vücûd-i nâsdan
Mahv kıldın hâl-i küfrü ebruvânın hançeri
Feth ü nusretde sehâvetde şecâ'atde sana
Hakk mu'âdil eylemiş Şâh-ı Velâyet safderi
Şîr-i Hakk'dır sâkî-i Kevser Aliyye'l Mürtezâ
Çekdi şiddetle kopardı tâ ki bâb-ı Hayber'i
Gazve-i Hendek'de kıldı Zülfikâr'ın tecrübe
Düşdü hâke bir uruşda Amr Abdûd'un seri
Zülfikâr'ın darbına karşu siper kâr eylemez
Düşmenin kat kat giyinse zırh-ı tîmûr-i miğferi
Lât u Uzzâ'dan kılub tâthîr Beytullah'ı hem
Çekdi bâm-ı Kâbe'den kırdı bütân-ı Âzer'i
Leşker-i küffâra her bir hamlesi emvâc-ı yemm
Asker-i İslâm'ın oldu Şîr-i Hakk seraskeri
Dâder etdin hem vasî kıldın o zâtı kendine
Emredüb tâ ümmet-i ashâba hubb-i Hayder'i
Çâr-yârindir senin kim eyledin Ehl-i Kisâ
Mürtezâ vü Fâtıma Şebbir ile hem Şübber'i
Vâkıf-ı sırr-ı ezeldir âl ü evlâdın senin
Enbiyâ-yı sâlife olmuş mu'âdil her biri
Ey Resûl-i Müctebâ Mahbûb-i Rabbi Zü'l-atâ
Olmayan mü'min sana ka'r-ı cehennemdir yeri
Hânkâh-ı zâtını ins ü melek eyler tavâf
Cümle mahlûkât olub dîdârının sevdâ-geri
İstemezler sündüs-i Firdevs-i A'lâ olsa da
Hâk-i dergâhın olubdur ehl-i aşkın pisteri
Vakt-i vustâdır salât-ı farza eyle iktidâ
Kıl münâcât-ı duâ geldi niyâzın demleri
Yâ Resûlallah senin müştâkınım leyl ü nehâr
Afvedüb cürmüm bağışla eyle lutfun mazharı
Na't-i pâkin zikreder Hilmî Dede subh u mesâ
Olmuş ihlâs ile Âl-i Ehl-i Beyt'in çâkeri
Hamdülillah bende-i Âl-i Abâ'yım sıdk ile
Cân-fedâ-yı Kerbelâ'yım ol Şeh'in fermân-beri
Âl ü evlâdına olsun sad salât u sad selâm
Âsumân-ı kudretin bunlar olubdur ahteri
Olmaya zürriyyetinden bir zemân hâlî cihân
Şöyle kim sâbit ola bu kâinâtın mihveri

Hilmi Dede 
Bizi yokdan var eden Settâr'a bağlı başımız
Mü'miniz ihlâs ile ikrâra bağlı başımız
Birliğini bildiririz mü'min-i billah ile
Biz o Mevlâ'nın kuluyuz işimiz Allah ile
"Küntü kenz"in ma'nâsını bildirir kelâmullah ile
Hazret-i Kur'ân'daki esrâra bağlı başımız
Nûr-i ekremden zuhûra geldi cümle kâinât
Menba'-i ervâhımızsın buluruz senden necât
Hem "şefi'a'l müznibîn"sin sözlerin ayne'l hayât
Hakk Resûl-i Ahmed-i Muhtâr'a bağlı başımız
Nûr-i ikrârımız ol dört sultân-ı evliyâ
Biri Sıddîk biri Fârûk birisi ehl-i hayâ
Zülfikârın sâhibidir hem Aliyyül Mürtezâ
İzlerini izleriz ol dört yâra bağlı başımız
Ey Nesîmî Hakk kelâmı söylemek şânındadır
Yüz suhufla dört kitab emr ü fermânındadır
Arş u kürsî levh ü kalem cümle fermânındadır
Her hususda Hazret-i Kur'ân'a bağlı başımız

Nesimi
Biz gulâmân-ı ezelî âl-i abâ-yı Ahmed'iz
Âbidân-ı Mustafâ'yız* cân-fedâ-yı Ahmed'iz
Biz tevellâ ehliyiz olduk teberrâdan berî
Hamdülillah ümmet-i sâdık-safâ-yı Ahmediz
Gözleriz emrin tutup neyhin koyup elden müdâm
Âşık-ı sâfî-diliz hubb-i rızâ-yı Ahmed'iz
Ayn-i irfân içre ancak bizdedir nûr-i basîr**
Tûtiyân-ı çeşmi-câyız hâkipâ-yı Ahmed'iz
İsteriz nân-ı şefâ'at bâb-ı Haydar'dan hemîn
Çâkeriz abdiz kuluz Hilmî gedâ-yı Ahmed'iz
* Divanda "Kerbela'yız" şeklindedir..
** Divanda "bizleriz nûr-i basar" şeklindedir..

Hilmi Dedebaba
Biz âşık-ı şeydâyız müştâk-ı "Cemâl"iz biz
Biz hayrânı temâşâyız müştâk-ı "Cemâl"iz biz
Biz bülbül-i gülzârız her şâm u seher zârız
Biz bende-i Mevlâ’yız müştâk-ı "Cemâl"iz biz
Ne tâlib-i dünyâyız ne râgıb-ı ukbâyız
Biz âşık-ı billâhız müştâk-ı "Cemâl"iz biz
Biz nağme-i tambûruz âvâz ile meşhûruz
Zâhidlere mestûruz müştâk-ı "Cemâl"iz biz
Biz ârif-i âgâhız biz âşık-ı billâhız
Ma'şûk ile hem-râhız müştâk-ı "Cemâl"iz biz

Cemâleddin Halvetî 
Bir kişi kim Hakk'a âşıkdır Hakk'a zâtı yâr olur
Âşık-ı sâdık muhibb ü tâlib-i dîdâr olur
Çün elest bezminde "lâ"yı ref' edüb "illâ" diyen
Ahdine sabit kademdir "sâdıkü'l ikrâr" olur
Mâl u mülk ü devlet ü dünyâya vermez gönlünü
Bende-i Âl-i Âbâ gencîne-i esrâr olur
Cân ü dilden kim vücûdun râh-ı Hakk'a bezleder
Rûz-i mahşerde şefîi Haydar-ı Kerrâr olur
Vâsıl-ı dîdâr-ı Hakk ol kişidir kim Hilmîyâ
Her nefesde câm-ı cem-i tecrîd ile hüşyâr olur

Mehmed Hilmi Dede Hazretleri
Bi-hamdillah ezelden müminîn-i Mustafâyız biz
Cevher-i bende-i âl-i Aliyye'l Murtezâ'yız biz*
Muhibb-i muhlis-i hubb-i Hasen Hulku'r Rızâ'yız biz
Fedâ-yı şû'le-i aşk-ı Hüseyn-i Kerbelayız biz
Alî Zeyne'l Abâ'dır Seyyidü's Seccâd'ımız el-hakk
Gubâr-ı pâyidir kühl-i uyûn-i âşıkân ancak
Muhammed Bâkır'ın nûrundan erdi dillere revnâk
Fuyûz-i Âl-i Yâ-Sîn ile dâim pür-safâyız biz
İmâm-ı Caferü's Sâdık imâm-ı muktedâmızdır
Sulûk-i râh-ı Hakk'da mürşid-i âlî hüdâmızdır
Ezelden Mûsâ-i Kâzım veliyy-i pîşvâmızdır
Alî Mûsâ Rızâ bâbında bir kemter gedâyız biz
Takî'dir teşne-gân-ı feyz-i Hakk'a sâkî-i Kevser
Nakî'dir zümre-i nâcîlere misbâh-ı pür-enver
Semâvât ü zemîne verdi revnâk Âl-i Peygamber
Münevver kalbe mâlik bende-i Âl-i Abâ'yız biz
Hasenü'l Askerî'dir taht-ı dilde şâhımız her gâh
Muhammed Mehdî-i sâhib-zamândır hâdi-i âgâh
Uluvv-i câhımızdır çâker olmak onlara billâh
Gulâm-ı Ehl-i Beyt'iz hamdülillah etkıyâyız biz
Gül-i gülzâr-ı vahdet goncasıdır çâr-deh ma'sûm
Velâyet bağının ezhârıdırlar zâde-i mazlûm
Meveddet onlara cân u gönülden bizlere mersûm
Hulûs-i aşk ile dil-beste-i nûr-i likâyız biz
Erenler serveridir mürşid-i dildârımız Hacı Bektâş*
Fedâdır yoluna Hilmî Dede bin cân ile bin bâş
Sülûk et râhına sen de dilersen râh-ı Hakk ey kardaş
Tarîkat ehliyiz sâhib-keşân-ı evliyâyız biz***

Hilmi Dedebaba
* Bu mısra dîvanda "Gürûh-i bende-i hâss-ı Aliyye'l Murtezâ'yız biz" şeklindedir
** Bu mısra dîvanda " Erenler serveridir Pîrimiz Hünkâr Hacı Bektâş" şeklindedir
*** Dîvanda "sâhib-keşân" yerine "hidmet-keşân" olarak yazılmış
Bihamdillah benim hûb-cihân bir Muhammedim vardır
Şükür minnet ki mahbûb-zamân bir Muhammedim vardır
Saçı sünbül beni nesrîn gözü âhû rehi rengîn
Acâib tûti-i şîrîn-zaman bir Muhammedim vardır
Cemâli vech-i gâyetdir kemâli bî-nihâyetdir
Visâli hem seâdetdir civân bir Muhammedim vardır
Kazâdan saklayıp Bârî beladan saklayıp yâri
Budur Hilmî kulun zâri amân bir Muhammedim vardır

Hilmi Dedebaba
Essalâtü vesselâm ey nûr-i çeşm-i Mustafâ
Rûhusun âşıkların sen uğruna canlar fedâ
Âşıkız dîdârına âlemde seyrân isteriz
Seyr-i envâr-i cemâlin nûruna îkân isteriz
Terkedüb hubb-i sivâyı zevk-i şâdân isteriz
Bir ilâhî zevke daldık canda cânân isteriz
Essalâtü vesselâm ey nûr-i çeşm-i Mustafâ
Rûhusun âşıkların sen uğruna canlar fedâ
El bizim dâmen sizin ey hânedan-ı ehl-i beyt
Bendeyiz irfân sizin ey hânedân-ı ehl-i beyt
Derdliyiz dermân sizin ey hânedân-ı ehl-i beyt
Tâciyâ irfân sizin ihsân sizin ey hânedân-ı ehl-i beyt
Essalâtü vesselâm ey nûr-i çeşm-i Mustafâ
Rûhusun âşıkların sen uğruna canlar fedâ

Hayrullah Taceddin Efendi
Vâsıl-ı envâr-ı zâtız sırr-ı "ev ednâ" biziz
Kenz-i "lâ yefnâ"ya mazhar âlem-i kübrâ biziz
Ma'nâ-yı âyât-ı nûr-i "sûre-i tâhâ" biziz
Vâris-i ilm-i ledünnî âdem-i ma'nâ biziz
Vâkıf-ı sırr-ı rumûz-i "allemel esmâ" biziz
Âsumân-ı ma'nevînin şems ü necm ü mâhıyız
Ehl-i tevhîdiz ma'ânî sırrının âgâhıyız
Râh-ı aşkın rehberiyiz ehl-i dil hem-râhıyız
Fakr ile fahr eyledik mülk-i kanâat şâhıyız
Lâubâlîyiz eğerçi ârif-i dânâ biziz
Biz muhibb-i Murtazâ'yız bende-i âl-i abâ
Eyleme yâ Rab bizi mahşerde onlardan cüdâ
Bahr-i cûdundan kerem edip bizi etti Hudâ
Bende-i evlâd-ı Ahmed hâk-râh-ı Mustafâ
Murtazâ'nın âşıkıyız çâker-i Zehrâ biziz
Çün muhibb-i hânedân oldu kevser nutkumuz
Gûş edip olur cümle add-ı dil nutkumuz
Zülfikâr-ı Murtazâ'ya oldu hem-ser nutkumuz
Münkir-i "âl-i abâ"ya tîğdir her nutkumuz
Kâhir-i a'dâ tîr-i seyf-i Mevlâ biziz
Hânedân-ı "ehl-i beyt"in kulu devlet-mendimiz
Âşık-ı râh-ı Hudâ'dır işiten her pendimiz
Ey Hüsâmî girdim hâne oldu bendimiz
Hazret-i "sultân-ı aşka" kul edelden kendimiz
Fırka-i nâcîden oldu urve-i vuskâ biziz

Hasan Hüseyin Uşşaki

14 Ağustos 2015 Cuma

Bulan özünü gören yüzünü
Bir yüzü dahi görmek dilemez
Vuslatta olan hayrette kalan
Aklın diremez kendin bulamaz
Her şam u seher odlara yanar
Her benzi solar ağlar gülemez
Aşık olagör sadık olagör
Cehd eylemeyen menzil alamaz
Meftun olalı mecnun olalı
Bu Mısri dahi akla gelemez


Niyazi Mısri
Vefasız dünya diye yakınıp durma; 
Dünya elindeyken tadını çıkarsana! 
Herkese vefalı olsaydı dünya 
Sıra mı gelirdi senin yaşamana?

Ömer Hayyam
Yerleri yapmış, gökleri kurmuşsun ama,
Sensin bunca gönülleri yakıp yıkan da.
Ne kızıl dudakları, ne altın saçları
Altmışın süprüntüler gibi kara toprağa

Ömer Hayyam
Yapma diyorsun; yapmamak elimde mi?
Sen al demişin; nasıl çekerim elimi?
Hem yap hem yapma demek seninki bana
İnsaf: Kadeh devrilir de dolu kalır mı?

Ömer Hayyam
Tertemiz geldik yokluktan kirlendik; 
Sevinçle geldik dünyaya, dertlendik. 
Ağladık, sızladık, yandık, yakındık: 
Yele verdik ömrü, toz olup gittik

Ömer Hayyam
Tenden çıkagörsün hele bir kez canımız
Tuğlayla kapar üstümüzü dostlarımız
Bir başkasının kabrini örtsün diyerek
Bir günde bizim tuğla olur toprağımız

Ömer Hayyam
Tanrım, hayır şer kaygısından kurtar beni; 
Kendimden geçir, seninle doldur içimi 
Aklım ayıramıyor iyiyi kötüden 
Sarhoş et bari ne kötü kalsın, ne iyi.

Ömer Hayyam
Sevgili seninle bir pergel gibiyiz
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç başbaşa verecek değil miyiz?

Ömer Hayyam
Saki yüzün Cemşid'in kadehinden güzel; 
Uğrunda ölmek sonsuz yaşamaktan güzel; 
Işık saçıyor ayağını bastığın toprak, 
Bir zerresi yüz binlerce güneşten güzel.

Ömer Hayyam
Rahmetin var, günah işlemekten korkmam;
Azığım senden, yolda çaresiz kalmam;
Mahşerde lutfunla ak pak olursa yüzüm
Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam

Ömer Hayyam
Medresenin sözü vardır, tekkenin hali, 
Sözden, halden öteye gider aşkın yolu. 
Müftünün, vaizin en iyisini getirsen 
Aşkın mahkemesinde tutulur dili.

Ömer Hayyam
Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeğe,
Altınları gümüşleriyle övünmeğe.
Tam işleri dilediği düzene girer:
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye

Ömer Hayyam
Gül yüzlünün kalbini eğmek istersen,
Dikene de razı ol, değmek istersen.
Yüz parçaya bölünmüş tarağa bir bak;
O güzelin saçını sevmek istersen! 

Ömer Hayyam
Ey dost! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar hoştur hoş,
Bırak onu bunu da, gönlünü hoş tut hoş,
Durmadan kurulup dağılan evrende,
Bir nefestir alacağın; o da boştur boş!

Ömer Hayyam
Dostunu erkekçe seven kişi 
Pervane gibi özler ateşi: 
Sevip de yanmaktan kaçanların
Masal anlatmaktır bütün işi.

Ömer Hayyam
Dostum, olan olmuş, vahlanma boşuna;
Dünyayı kara zindan etme başına.
Yaşamana bak, elinden tek gelen bu:
Olacakları danışan var mı sana?

Ömer Hayyam
Canların canı dost, gel etme, dinle beni. 
Küsme Feleğe, değmez, yeme kendini; 
Çekil, otur gürültüsüz bir köşeye, 
Seyret bu hengamede olan biteni.

Ömer Hayyam
Büyükse de isyanım, kötülüklerim,
Yüce Tanrı'dan umut kesmiş değilim;
Bugün sarhoş ve harap ölsem de yarın
Rahmete kavuşur elbet kemiklerim.

Ömer Hayyam
Bulut geldi lalede bir renk renk
Şimdi aşık olmamız gerek
Şu seyrettiğin çayır çimen
Yarın üstümüzde bitecek 

Ömer Hayyam
Serdefter-i âlem-i meânî aşkest
Serbeyt-i kasîde-yi cevanî aşkest
Ey anki haber nedârî ez âlem-i aşk
İn nokte bedan ki zindegânî aşkest

Anlamlar aleminin serdefteri aşktır
Gençlik kasidesinin serbeyiti aşktır
Ey aşk aleminden habersiz insan
Bil ki her ne var ise hayatta aşktır.[4]

Ömer Hayyam
Gönül ne durursun sen varsana
Mürşid-i kâmile varmayınca olmaz
Varıp eşiğine yüzün sürsene
Mürşid-i kâmile varmayınca olmaz
Mürşidin arayan gitti arayı
Arayanlar buldu derde çareyi
Yüz bin okur ise akda karayı
Mürşid-i kâmile varmayınca olmaz
Bu dünyada durdukça eğer dursan da
On dünya dolusu kitap görsen de
Her harfine bin bir anlam versen de
Mürşid-i kâmile varmayınca olmaz
Halil yaptı Kâbe’yi oldu delil
Farz oldu varmayanlar oldu melil
Muhammed’e rehber oldu Cebrail
Mürşid-i kâmile varmayınca olmaz
Hatayi sözün manisin ver dedi
Yarla ettiğin ahde dur dedi
Cebrail, Musa’ya Hızır’a var dedi
Mürşid-i kâmile varmayınca olmaz


Şah İsmail Hataî

Dil-i zaîfe bir âfet güzel beğendiremem;
O hasta-i gâm-ı aşka ecel beğendiremem.
Zayıf gönle hiçbir müstesnâ, çarpıcı, öldürücü (bakışlı bir) güzel beğendiremiyorum. O aşk derdinin hastasına (derdine tek çâre olacak) ecel beğendiremiyorum.
Niyâz-ü nâzda sihr-i halâl bilsem de,
Nigâh-i pürfene etmem cedel beğendiremem.
Yalvarma konusunda da, nazlanma bahsinde de güzel ve tesirli sözler söyleyebilsem bile, bunları birçok hileler bilen fettân bakışlarına kabul ettiremem. Onunla mantık yolundan yapılacak münâkaşaların beyhûde olduğunu bildiğim için, bu yola hiç girmem.

Hatâ, o nerkis-i şehlâdadır, sözümde değil;
Eğerçi her sühânım bî-bedel beğendiremem
Her sözüm, eşsiz derecede güzel olduğu halde beğendiremiyorum. Yanlışlık, benim sözümde değil, onun şehlâ gözlerindedir.
Tasavvûrumda dâhi himmetim olup mâni';
Sezâ-yi hâhiş olur, bir emel beğendiremem.
Ona hayâlimde ile beğenebileceği bir arzumu, emelimi bulup da kabûl ettiremiyorum. Buna biraz da mağrûr irâdem mâni (engel) oluyor.

Kemend-i nazmım ederken gazâl-i ma'niyi râm;
Yine o şûhuma Gâlip, gazel beğendiremem.
Ey Gâlip! Nazmımın kemendi, mânâ ceylanına boyun eğdirdiği halde, yine o fettan güzelime gazel beğendiremiyorum.

Şeyh Galib