18 Şubat 2016 Perşembe

Bahâr mevsimidir hemdem-i sabâ olalım
Gül ile dost kohusuyle âşinâ olalım

Çü devr-i lâledir ihlâs ile kadeh tutalım
Niteki nerkis olur mest-i bîriyâ olalım

Zamâne sırrını ko gonce gibi ser-beste
Çemen safâsına gül gibi dil-küşâ olalım

Cihan fütûhuna Cem câmdır demiş miftâh
Gelin mülâzim-i câm-i cihan-nümâ olalım

Amelde ücret umunca gurûr-i tâat ile
Günehte muntazır-i rahmet-i Hudâ olalım

Bahâr-i tevbeye Şeyhî cünû demiş âkil
Bugün muvâfakat et irte pârsâ olalım.

Şeyhi

371 yılında Kütahya’da doğduğu rivayet edilmektedir. Asıl adı Sinaneddin Yusuf’tur. İlköğrenimini Kütahya’da yaptı ve İrana’a gitti. Orada tasavvuf, edebiyat ve göz hekimliği üzerinde çalıştı. Kendisine Hekim Sinan da denilmiştir. Ankara’da Hacı Bayram Veli’ye bağlandı. Çelebi Sultan Mehmed’in iyileşmesine vesile olduğu için 1415 yılında Hekim Başılığa getirildi. Şairliği ve bilgisi sebebiyle devrin büyüklerinden ilgi ve iltifat gördü. 126 beyitli olan Hârname adlı mesnevisi Divan Edebiyatının ilk satirik mesnevisidir. 1431 yılında vefat etmiştir. Şairin bir Divan’ı vardır.
Gül âteş gülbün âteş gülşen âteş cûybâr âteş
Semender-tıynetân-ı aşka bestir lâlezâr âteş

Heman ey sâkî bir sagar tutuşur dest-i dildâre
Gazeble bezme geldi şem’-i meclisveş yanâr âteş

Nesîm âteş çıkardı gonce-î çeşm-î ümîdimden
Bıraktı gülşen-î âmâlime berk-ı behâr âteş

Hayâl-i hasret-i hâlinle âh ettikçe uşşâkın
Şeb-i firkatte her dem ahterân eyler nisâr âteş

Banâ düzahtan ey meh dem urur gülzârlar sensiz
Dıraht âteş nihâl âteş gül âteş berk ü bâr âteş

Çerâg-ı bezm-i hecri olduğum yapmış yakıştırmış
Gönül pervânesine vuslat âteş intizâr âteş

Meğer kilk-i sebük-cevlânım olmuş germ-rev Gâlib
Zemîn âteş zaman âteş bütün nakş u nigâr âteş

Şeyh Galib

15 Şubat 2016 Pazartesi

Fİ MEDHİ’NEBİ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM

Salât ile selam olsun Resûle
Ki oldur rehnüma olan bu yola

Muhammed mukteday-ı enbiyadır
Muhammed rehnümay-ı evliyadır

Muhammed server-i cem-i rusuldür
Muhammed hadi-i hayr-ı sübüldür

Kamudan gerçi Hakk hoṣnut olubdur
Makam amma ona mahmud olubdur

Buyurmuṣtur anın ṣanında Mevla
Fe kane kabe kavseyni ev edna

Şu zatın ki ola meddahı Rahman
Ne vechile anı medh ede insan

Kudümü âlemine oldu Rahmet
Anına bitti bünyan-t mübüvet

Selam âline ashabına her an
Karin ola dahi Rıdvan-ı Rahman

AZİZ MAHMUD HÜDÂYÎ HZ.
Vasfedemem Gönül Seni

Vasf-i lisan seninledir, vasfedemem gönül seni
Nutku beyan seninledir, vasfedemem gönül seni

Her hünerin kemalısın, her güzelin cemalisin
Hüsn ile an seninledir, vasfedemem gönül seni

Şevk ü taleb ki sendedir, zevk ü tareb ki sendedir
Aşk ile can seninledir, vasfedemem gönül seni

Olmasa kibr ile riya, sensin ol Beyt-i Kibriya
Genc-i nihan seninledir; vasfedemem gönül seni

Bilmedi kimse cevherin, aleme doldu Kevser'in
Zevk-i cihan seninledir, vasfedemem gönül seni

Hükmüne Hakkı bendedir, canı seninle cindedir
Cümle cihan seninledir, vasfedemem gönül seni

Erzurumlu İbrahim Hakkı
Vücûdun mazhâr-ı sırr-ı ezeldir yâ Resulallah
Dilin mir’ât-i nûr-ı lemyezeldir yâ Resulallah
Seni Hakk nûr-i zâtından yarattı hubb-ı zâtıyla
Anın çün Zât-ı Pâkin bî-bedeldir yâ Resulallah

Niyazi Mısri
MURABBA
  Perişan halin oldum sormadın hal-i perişanım Gamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım Ne dersin rüzgârım böyle mi geçsin güzel hanım Gözüm cânım efendim sevdiğim devletli sultanım. Senin yüzünden perişan oldum, ama sen perişan halimi sormadın. Senin aşkın sebebiyle derde düştüm, ama sen derdime çare bulmadın. Benim hayatım, vakitlerim hep böyle mi geçsin, ne dersin güzel hanım Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Esîr-i dâm-ı aşkın olalı senden vefa görmem Seni her kande görsem ehl-i derde âşinâ görmem Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmem Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Aşkının tuzağının esiri olduğumdan beri senden vefa görmüyorum. Zaten seni her nerede görsem dertlilere yakın olduğunu görmüyorum. Vefa ve samimiyet konusundaki bu davranışını sana yaraşır görmüyorum. Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Değer her dem vefasız cerh yayından bana bin ok Kime şerh eyleyem kim mihnet ü endûh u derdim çok Sana kaldı mürüvvet senden özge hîç kimsem yok Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım Her an vefasız feleğin yayından bana bin ok değer. Kime anlatayım, benim mihnetim, tasam, derdim öyle çok. Elimden tutmak, iyilik etmek sana kaldı, senden başka hiç kimsem yok. Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Gözümden dem-be-dem bağrım ezip yaşım gibi gitme Seni terk etmezem çün ben beni sen dahi terk etme İgen çok zâlim olma ben gibi mazlûmı incitme Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Her an bağrımı ezip gözümden akan gözyaşı gibi sen de gitme. Ben seni madem terk etmiyorum, sen de beni terk etme. Hem bu kadar zalim de olma, benim gibi bir mazlumu incitme. Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Katı gönlün neden bu zulm ile bî-dâda râgıbdır? Güzeller sen gibi olmaz cefâ senden ne vâcibdir? Senin-teg nâzenîne nâzenîn işler münâsibdir Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Merhametsiz yüreğin neden bu zulme ve işkenceye isteklidir? Güzeller senin gibi (merhametsiz) olmaz, cefa sana neden gerekli olsun? Senin gibi nazlı, latif güzele nazlı, latif işler uygundur, Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Nazar kılmazsan ehl-i derd gözden akıdan şeyle Yamanlıkdır işin uşşak ile yahşi midir böyle? Gel Allah’ı seversen bendene cevr etme lûtf eyle Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Dertlilerin gözlerinden akıttıkları gözyaşlarına bakmıyorsun, aldırmıyorsun. İşin âşıklara kötülük etmek, böyle (davranmak) güzel mi? Gel, Allah'ı seversen, kuluna eziyet etme, lütfeyle. Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Fuzûlî şîve-i ihsanın ister bir gedâyındır Dirildikçe seg-i kuyun ölende hâk-i payındır Gerek öldür gerek ko hükm hükmün rây rayındır Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Fuzûlî senden iyilik dileyen bir dilencidir. Hayatta oldukça kulun köpeğin, öldüğünde de ayağının toprağıdır. İster öldür, ister bırak, dilediğini yap ona. (Bu konuda) karar senin, düşünce senindir. Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım.
  Fuzuli ( 1483 - 1556 )
NAT-I NEBEVİ

Canımın cânanı sensin yâ Muhammed Mustafa

Derdimin dermanı sensin yâ Muhammed Mustafa

Çıkmadı bahr-i muhabbetten senin gibi güher

İlm ü hikmet kânı sensin yâ Muhammed Mustafa

Cümle âlem ilmine nisbet senin bir katredir

Ma'rifet ummânı sensin yâ Muhammed Mustafa

Nûr-ı zâtındır cihan mir'âtı içre cilveger

Yusufun da ânı sensin yâ Muhammed Mustafa

Kulluğunla iftihâr eyler Nebiyy ü ger Velî

Cümlenin sultânı sensin yâ Muhammed Mustafa

Nûr-ı zâta mazhar-ı tâm olduğunda şüphe yok

HAKKÎ’nın burhânı sensin yâ Muhammed Mustafa

İSMAÎL HAKKI BURSEVÎ
Müminiz amma erbabı hevayız yâ Resûlallah 
Aşıkız güya kurbinden cüdayız yâ Resûlallah

Habibisin sen Mevlâ'nın, şefîisin âsıyânın 
Günahkârlar dermanısın âsiyiz yâ Resûlallah 
İnliyoruz hasretinle, yanıyoruz firkatinle 
Muhabbeti ehl-i beyte muhtacız yâ Resûlallah



Hü'dâ nurun sende kodu, Hüdâ'nın sensin mahbubu 
Âşıkların yoktur namı, nihanız yâ Resûlallah 
Salat ile selâm olsun nurun bizde zahir olsun
Envarınla aydın olsun canımız yâ Resûlallah



Muhibbî'ye müminine şefaatin dü âlemde 
Sahibimiz sahib mâye talibiz yâ Resûlallah.

Muhibbi

Yüzün gülzâr-ı cennet gibi solmaz yâ Resûlallah
Cemâlin nakş-ı kudrettir bulunmaz yâ Resûlallah
O sâlik kim değildir reh-nümâ-yı şer’ine perver
Tarîk-i Hak’kı bin yıl gezse bulmaz yâ Resûlallah
Seni cân-ı azizinden ziyâde sevmeyen âşık
Hakikat âleminde âdem olmaz yâ Resûlallah
Dimâğ-ı ehl-i nazma lezzet-i na’t-ı şerifinle
Olur bir neş’e hâsıl kim doyulmaz yâ Resûlallah
Lebîbâ derdimende rûz-i mahşerde meded senden
Günâhı afv olur aslâ sorulmaz yâ Resûlallah
Lebîba 
GÖRMEZ İSEM CEMÂLİNİ

Görmez isem cemalini
Güzel adın işideyim
İrmez isem visaline
Güzel adın işideyim

Bugün gördüm cemalini
Seyreyleyim kemalini
Kesbeyleyim visalini
Güzel adın işiteyim

Ne dilde kim ola zikrin
İrişe gönüle fikrin
İder daim senin şükrün
Güzel adın işideyim

Güzel adın rehber bize
Aşkın dahi server bize
Cümle adın ezber bize
Güzel adın işideyim

Gönül bulup cilasını
Dahi Hakkın rızasını
Cemalinin safasını
Güzel adın işideyim

Üftadenin budur yolu
Hak yoluna dedi beli
Zikreyleye daim dili
Güzel adın işideyim

ÜFTADE
Yine dil na’atını söyler Muhammed

Yine dil na’atını söyler Muhammed,
Dil ü can mülkünü toylar Muhammed.
Ne kâdirim seni meth etmeye ben,
Kemâhi methi Hakk söyler Muhammed
Sen ol sultân-ı kevneynsin ki mahlûk
Senin medhinde âcizler Muhammed.
Giyip hil’at-ı “levlâk”ı giyip
Düşüptür sâye serviler Muhammed,
Alır şems-ü kamer nûru yüzünden,
Saçın “vel-leyl”-i yeldalar Muhammed.
Kaşındır “Kâb-e kavseyn-i ev-ednâ”,
Dürründen açılır güller Muhammed.
Boyun eğmiş durur çeşmine hayrân,
Çemen sahnında sünbüller Muhammed.
Leb-i la’l-i dehânın ma’denidir,
Lisânın vahyi Hakk söyler Muhammed.
Şu vaktin kim çıkıp gezdin semâyı,
Bulup Hazrette rif’atler Muhammed.
Kamû ervâh-ı peygamber hem melâik,
Seni iclâle geldiler Muhammed.
Seni şâhı âlem kılıp ol anda,
Kamûsu ümmet oldular Muhammed.
Niçün olmayalar ümmet ki Hakk’ın,
Rızâsın sende buldular Muhammed.
Ne noksan ire câhına kılursan,
Niyâzî’ye şefâatler Muhammed.


Niyazi Mısri Hz.